25 Haziran 2017 Pazar

HEP EVE - HENRIETTA ROSE-INNES




_____KİTABIN KÜNYESİ_____

KİTABIN ADI : Hep Eve
KİTABIN YAZARI: Henrietta Rose-Innes
ÇEVİRMEN:Ezgi Kıymaç
YAYINEVİ: Yüz Yayınları
BASIM TARİHİ: Kasım 2016 (1. Baskı)
ISBN:978-605-64920-2-0
SAYFA SAYISI:183
FİYAT: 18 Tl


_____ YAZARA DAİR______



Arkeoloji ve Biyoloji bölümlerini bitirdikten sonra Cape Town Üniversitesi'nde Yaratıcı Yazarlık alanında yüksek lisansını tamamladı.İngiltere'de East Anglia Üniversitesi'nde doktora çalışmalarını sürdürmektedir.2007 yılında Güney Afrika Pen Edebiyat Ödülü'nü ve Zehir adlı öyküsüyle HSBC/PEN Edebiyat Ödülü'nü , ertesi yıl Afrika Edebiyatı alanında CAİNE Ödülü'nü kazandı.Öyküleri çeşitli uluslararası yayınlarda yer aldı ve Fransızca , Almanca ve İspanyolca da dahil çeşitli dillere çevrildi.


_____ARKA KAPAK_____

Güney Afrika'nın en önemli seslerinden biri olan  Henrietta Rose-Innes bu incelikli ve tam kararında yazılmış öykülerde bizlere bir dizi sıradan hayata sıra dışı bir bakış atma imkanı sunuyor.
Gittikçe mutenalaşan semtlerini yabancılayan bir kadın bu hisle baş etmenin yolunu evlerinin yanı başındaki lüks otelde arıyor. Bir adam yitik çocukluk hatırasını aramak için bir alışveriş merkezinin cam kubbesine tırmanıyor.Sevgililikte bocalayan bir delikanlı , hayatı annesinin deliliğinin gölgesinde kalan genç bir kadın , kimyasal bir felaket sonucu boşalan şehirden kaçamayan bir yarı alkolik .
Cape Town'da yaşayan bu karakterler eve dönmenin yeni yollarını buluyor ve bu yolculuk sayesinde dönüşüyorlar.

_____ OKUYUCU YORUMUM_____

Öncelikle , yazımın başında yer alan görseldeki yazı kitaptaki ilk hikayeye ait . İlk hikayemiz Hep Eve. Kitapta toplamda 15 farklı hikaye var ve hepsinin sonu aynı şekilde bitiyor denilebilir. Kitap farklı kişileri ve olayları ele alan farklı hikayelerden oluşmuş olsa da , tek bir tema etrafında bir örgütlenme olduğunu söyleyebilirim. Bu tema ilk hikayenin adında verilmiş , Hep Eve .

Hikayelerdeki karakterler farklı yollardan geçip , çok farklı şeyler yaşıyorlar ve her ne olursa olsun hep evlerine dönüyorlar. Kitapta genel olarak buruk bir havanın hakim olduğunu düşünüyorum. Bu buruk hava bir pişmanlıkla işlenmemiş tabi ki . Kitabı bitirdikten sonra damağımda kalan eve dönüş tadı şefkatli ve koruyucuydu. 

Bir öykü kitabı olması okuyucunun sıkılmasını önlemedeki etkenlerden biri. Fakat bu bir öykü değil de roman olsaydı ben yine de sıkılmazdım diye düşünüyorum. Beni cezbeden her öykü kitabında olduğu gibi bu kitapta da yazar gereksiz olan hiçbir şeyi kitabın eksenine dahil etmemiş. Bana sanki eve dönüş bir güneşmiş de , hikayeler bu güneşin etrafında kusursuzca dönen gezegenlermiş gibi geldi. İşçiliği gerçekten muhteşem buldum. Çok uzun okumalardan hoşlanmayan okurların da , bir oturuşta saatlerce okuyan okurların da çok beğeneceği bir yapısı var kitabın.

Kapak tasarımını Melis Rozental yapmış. Tasarımın esin kaynağı ilk hikaye ve yine çok başarılı bir çalışma. İlk hikayede pembe duvara nefret ve yılgınlıkla bakan yaşlı çiftin ruh halinin okuyucuya tam olarak geçirildiğini söyleyebilirim. En azından ben mesajı tam olarak aldığımı düşünüyorum :)

Kitap , Kitap Kulübü'nün Mayıs kitaplarından biriydi. Gönderilen beş kitaba da ayrı ayrı bayıldım. Her ne kadar haziran kitapları ilgimi çekmemiş olsa da temmuz ayı için seçilenleri takip edeceğimden şüpheniz olmasın. 

Bu kitabı Haydarpaşa'da gördüm fakat çoğu internet sitesinde stok görünmüyor şuan. Almak isteyenler Babil ' den indirimli olarak satın alabilirler. 
Ben bir okuyucu olarak kitaba bayıldım. Eğer sizde okuduysanız ya da okumayı düşünüyorsanız , fikirlerinizi yorum olarak paylaşabilirsiniz. 

Kitapla kalın......










19 Haziran 2017 Pazartesi

TANRISIZ GENÇLİK - ÖDÖN VON HORVATH



_____KİTABIN KÜNYESİ_____

KİTABIN ADI: Tanrısız Gençlik
KİTABIN YAZARI: Ödön Von Horvath
ÇEVİRMEN: Oktay Değirmenci
YAYINEVİ : Jaguar Yayınları
BASIM TARİHİ : Temuz 2016 (1. Baskı )
ISBN: 978-605-6663-71-0
SAYFA SAYISI:186
FİYAT : 18 Tl



_____ARKA KAPAK_____


Hayatın her zerresine ince ince sızmış faşizm , genç bir öğretmeni vatana veya vicdanına ihanet etmeye zorlar. Devrin hakim değerlerini ayaklar altına alıp hakikate doğru attığı her adımda , güncelliğini hiç yitirmeyen sorular sorar genç öğretmen : Karanlık zamanlarda sormak ve cevaplamak için cesaret gerektiren sorular.

Uzun bir süre boyunca hak ettiği değeri göremese de , Almancanın yirminci yüzyıldaki en önemli yazarlarından biri olduğu hiç unutulmayan Ödön von Horvath , çocukların bile masumiyetlerini kaybettikleri bir çağı anlatıyor Tanrısız Gençlik'te.

Tanrısız Gençlik , Oktay Değirmenci'nin Almanca aslından çevirisi ve göndermelerle örülü bir romanın büyüklüğünü biraz daha anlaşılır kılan açıklamalarla ...

_____ YAZARDAN NOTLAR _____

1901'de Macar bir diplomatın oğlu olarak , o zamanlarda Avusturya-Macaristan İmpratorluğu'nun toprağı olan , bugün ise Hırvatistan sınırları içerisinde kalan Fiume'de doğdu. (....) Gençlik yıllarında yazdığı oyunlar edebi çevrelerden övgü , Nazi yanlısı medyadan ise yergi almıştır.Daha ilk eserlerinde de işlediği faşizmin , öngördüğü biçimde yoğunlaşan baskısını konu alan Tanrısız Gençlik adlı romanı 1937 tarihinde Amsterdam'da yayımlandı. 1939'da romanın film uyarlaması için bir görüşmeye giderken , fırtınadan korunmak için sığındığı ağaca yıldırım çarptı. Kopan dal parçasının üzerine düşmesi nedeniyle otuz sekiz yaşında hayatını kaybetti. 



                                              _____ OKUYUCU YORUMUM _____
Kitabı yaklaşık iki saatte bitirdim. Bu kadar hızlı ilerlemesi benim için de şaşırtıcı oldu. Çünkü kitaba ilk başladığımda çevirmenin okuyucuyu bilgilendirme amaçlı aldığı notlar gözüme hayli korkutucu ve yorucu görünmüştü. Fakat devam ettikçe yazarın aslında okuyucuya ne kadar büyük bir iyilik yapmış olduğunu anladım. Notlar ilk başlarda beni yorsa da , kitabın dünyasına girmemde ve dönem koşullarını algılamamda çok yardımcı oldu.Kitabın dilini son derece açık ve anlaşır buldum. Adeta su gibi akıp gitti diyebilirim.  (Burada çevirmenin eşsiz katkılarını da atlamamak gerekir diye düşünüyorum. ) Kitap genç bir öğretmenin hayatından belli bir kesiti ele almış. Bu kesitte öğretmenin kendisiyle , meslektaşlarıyla ve öğrencileriyle yaşadığı çatışmaları gözlemliyoruz. Ara ara yer verilen iç konuşmalar , öğretmenin kendisiyle yaşadığı çatışmayı netleştirmesi açısından son derece yerli yerindeydi. Kitaba seçilen isme gelince de , kitabın iki kelimelik bir özetini yapmam gerekse , sadece kitabın adını söylemem yeterli olurdu diyebilirim. İlk incelemede kitabın ismi işlenenden farklı konuları çağrıştırıyor olsa da kitabı okuduktan sonra seçilen ismin ne kadar yerinde bir tercih olduğunu anladım.

Yazarın Hitler yanlıları tarafından sevilmemesi hiç şaşırtıcı değil. Faşizm öyle olması gerektiği gibi  işlenmiş ki , kitabı okuduktan sonra döneme olan yaklaşımınız öncekinden daha antipatik bir hal alıyor. Kitap , dönemde yapılan tüm Nazi yanlısı  propagandalara karşı tek başına bir direniş abidesi gibi duruyor. Öğretmenin samimiyeti , olaylara olan bakışı ve içtenliği sizi sarıyor ve siz de bu genç öğretmenin yanında yürürken buluyorsunuz kendinizi. Kitap , zencinin zencilerine gitmesiyle son buluyor.  Ben daha farklı bir son düşünemedim.  

Son olarak söylemek gerekirse , benim bir okuyucu olarak kesinlikle tavsiye edeceğim bir kitap Tanrısız Gençlik . İlave bir bilgi vermem gerekirse de , Kitap Kulübü çok yerinde bir tercih yapmış mayıs kitaplığında. Umarım sizde kitabı benim kadar beğenirsiniz. Şimdiden keyifli okumalar ...





















14 Haziran 2017 Çarşamba

HAYDARPAŞA KİTAP GÜNLERİ 2017



Geç olsun güç olmasın , ilk defa gittiğim Haydarpaşa Kitap Günleri etkinliği ile ilgili notlarımı da paylaşmak istiyorum. Ben geçen çarşamba günü öğleden sonra gittim arkadaşlarımla. Vakit çok kısıtlı olduğu için hızlı bir tur atıp çıkmak zorunda kaldım. Yani fotoğraf çekilme fırsatı bulamadım. Ben toplu taşıma kullanmadım giderken ama toplu taşıma kullanacak olanlara Kadıköy Belediyesi'nin desteği çok büyüktü. Siz yeter ki gelin demişler , bir sürü ring seferi düzenlemişler. Umarım seneye tekrar gidebilirim de rahat rahat gezerim :)

Neyse efendim, arabadan inince çok ufak bir yürüyüş yapıp gara girdik . Eğer yanlış gözlemlemediysem dört bölüm vardı. Sağınız solunuz trenler, önünüzde yayınevi stantları , ister gezin dolaşın , ister oturun bir vagona kitabınızı okuyun , isterseniz kafeterya bölümünde soluklanın. Her gruptan insanı kucaklayan bir etkinlikti anlayacağınız. Açıkçası ben bu tarz etkinliklerin kucaklayıcı olmasından yanayım. Bir okuyucu olarak her ne kadar yazmanın da okumanın da çok ciddi bir iş olduğuna inansam da , sırf fotoğraf çekilmek için gelenlerin ya da geçerken uğrayanların da ortamdan çok memnun olduğunu söyleyebilirim :) Ayrıca ücretsiz olması ve kolay ulaşılabilir bir konumda olması da etkinliğin avantajlarındandı diye düşünüyorum.

Yayınevlerinin uyguladıkları indirimler vardı evet , ama bir Tüyap olabilir miydi ? Kesinlikle hayır.Mesela ben hatıra olsun diye, kendi listemden  üç tane kitap satın aldım. Bazı yayınevleri indirim yapmaya tenezzül etmemişti. Bu kadar güzel hazırlanılmış bir etkinliğe güzel indirimlerle katkıda bulunabilirlerdi bence .

Bunun dışında , belediye çok güzel bir etkinlik programı bastırmış .Benim gittiğim günün atölyeleri ben gelmeden bitmişti , yetişemedim ama Hakan Bıçakçı'nın "Edebiyatın Anlamı ve Anlamsızlığı " söyleşisine kulak misafiri olma şansını yakaladım. Ne yazık ki çok uzun kalamadım. Her yeri gezmeseydim hiç bir kuvvet beni oradan çıkartamazdı . Kendimi bildiğim için elimden geldiğince hızlı bir şekilde gezmeye çalıştım. ( Yaklaşık iki saat gezmişim) Bir de doya doya gezseydim gece vagonlarda yatardım herhalde diye düşünmüyorum değil :)

Benden size tavsiye, gezerken sizin kadar şevki bir arkadaş bulun . Biz üç kişi gittik . Ama dışarıdan bakınca iki kişi geziyor da üçüncüyü peşimizde sürüklüyormuşuz gibi görünüyordu eminim :) Siz böyle yapmayın , gönülsüz bir arkadaşınız varsa böyle etkinliklerde onu serbest bırakın , o kendine oyalanacak bir şey bulacaktır , eminim :)

 Bunlar etkinlikten aldığım kitaplar . Üçü yaklaşık 15 lira . Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu'nu bugün  bitirdim . Artık buraya ne zaman yazabilirim bilmiyorum. Bu üç kitaptan en sonra Turgut Uyar kalacak . Onunla konuşacak özel şeylerimiz var.

Umarım siz de fırsat buldukça böyle etkinliklere katılıyorsunuzdur. Gidin ,gezin , görün , okuyun . Vallahi çok güzel oluyor :)

13 Haziran 2017 Salı

💗💗ÇOCUK KALBİ 💗💗



____KİTABIN KÜNYESİ____

Kitabın Adı: Çocuk Kalbi
Kitabın Yazarı : Edmundo de Amicis
Çevirmen : Meryem Mine Çilingiroğlu
Yayınevi : Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
ISBN : 978-605-360-506-5
Basım Tarihi : Şubat 2017 ( 9. Basım )
Sayfa Sayısı : 321
Fiyatı : 5 TL



_____ARKA KAPAK_____

Üçüncü sınıfa giden Enrico bir günlük tutmaya başlar.Bu sınıfta yeni bir öğetmeni , yeni arkadaşları vardır. Enrico kısa sürede sınıftaki her çocuğun farklı bir hikayesi olduğunu keşfeder.Bazılarının ailesi çok zengin, bazılarının ailesi ise çok fakirdir. Enrico defterine yazdıkça , okulda sadece dersleri değil hayatı da öğrenmeye başladığını fark edecektir.



_____ OKUYUCU YORUMU ____


Bir öğretmen olarak herkese tavsiye edebileceğim bir kitap okumuş olmanın rahatlığıyla yazıyorum. Okuyalı çok oldu , yazma işi bayağı bir gecikti. Ben bu esnada kuzularımla uğraştım , karnelerini verdim , vedalaştım. Elim kitaplarıma gitti elbet ama sadece okuyacak kadar vakit bulabilmiştim. Yaz tatili için yazacak bol bol kitap okumuş oldum böylece :) 
Allah'tan daha önce küçük notlar yazmıştım kitapla ilgili de , heyecanım geçmeden paylaşmış oldum . Kitapla ilgili durup düşündükçe daha da benimseyen bir tavırda olduğumu fark ettim. Hani , ben yazsam bu kadar tavsiye etmem 😂 Bana kalırsa sadece öğretmenler değil , öğrenciler , anneler , babalar da okumalı . Hatta herkese bir kopya dağıtıp okutsak inanın çok mutlu olurdum . Çünkü bizler , Enrico'nun sahip olduğu hassasiyet ve vicdanın ufacık bir kısmına bile sahip olmayı başarabilsek inanın hayatımız çok daha güzel olurdu gibi geliyor. Bu noktada kitabı okurken , hayalimde Enrico'nun saçlarını bol bol okşadığım doğrudur. Eğer bir eleştiri getirecek olsaydım da size Enrico'yu biraz ütopik bulduğumu söyleyebilirim.Yine de Enrico , hayallerimde yaşatacağım pamuk kalpli çocuğum olarak kalacak. 
Kitabı bitirdikten sonra Enrico'nun verdiği tadın bir benzerini daha önce de aldığımı fark ettim. Yazarken taşlar daha da yerine oturdu. Bu tadın bir benzerini bana Zeze'ciğim vermişti. Gözlemlediğim fark ise Zeze'nin benim gözümde daha gerçekçi bir şekilde canlanmasıydı. Yani sokaklarda bir Zeze görebilirim ama bir Enrico göreceğimi hiç zannetmiyorum.
Kitapla ilgili genel bir yorum yapmak gerekirse de , kitapta bir okuyucu olarak beni zorlayacak hiçbir şeye rastlamadığım. Dil sade ve akıcı , sayfalar çok iyi düzenlenmiş , yazı boyutu çok rahat okunur nitelikte . ( Benim gibi gece okumaları seviyorsanız büyük punto her zaman daha avantajlı 😇 ) 

_____ALINTI_____
syf 18. 
....

"
Rusya'nın buz kesmiş en ücra köyünden tut, Arabistan'da hurma ağaçlarının gölgelediği bir köy okuluna kadar milyonlarca , ama milyonlarca çocuk , aynı şeyleri yüzlerce değişik şekilde öğrenmek üzere yol düşüyor; bir sürü milletten ve senin de dahil olduğun bu karınca gibi kaynaşan çocukları bir canlandır gözünde ve düşün bir : ' Ya bu devran duracak olsa , insanlık nasıl bir barbarlığa düşerdi ; bu hareket gelişmenin ta kendisidir, dünyada umudun ve zaferin ta kendisi ! Ha gayret o zaman , bu büyük ordunun küçük neferi . Kitapların senin silahındır, sınıf senin bölüğün , savaş alanı bütün yeryüzü ve bu zafer , insanlığın zaferidir. Ödlek bir asker olma Enrico'cuğum. "



27 Mayıs 2017 Cumartesi

"YALNIZLIK KİME BENZER " Semih Gümüş'ün Kaleminden....



____KİTABIN KÜNYESİ____

Kitabın Adı : Yalnızlık Kime Benzer 
Kitabın Yazarı : Semih Gümüş
Yayın : Can Sanat Yayınları
Basım Tarihi : Mart 2017 ( 1. Basım )
ISBN : 978-975-07-3434-2
Sayfa Sayısı : 117
Fiyatı : 12 Tl




____ARKA KAPAK____




Bizim bir geçmişimiz olacak mı Lal . Niçin olmasın, dedi. Bu kez gülümsemedi. Bunun için bir on yıl yaşamamız gerekir ama. Bir geçmiş , uzun zaman demek.
Sustu , yüzüne bakıyorum , sonra başımı karşı kıyıya çevirdim, önümdeki şarap şişesiyle oynarken aramızdan geçen deniz rüzgarının kokusunu düşünüyorum.


Yalnızlık Kime Benzer ,Semih Gümüş'ün ikinci romanı. Yazar bu kez , farklı,yazınsal bir eyleme girişmiş . Romanın adsız kahramanı , bir odaya kapanmış , biten bir aşkın peşinde düşünsel bir yolculuğa çıkıyor.Bireysel sorunların , geride kalmış aşkın bıraktığı acıların anılarına edebiyat düşüncesi eşlik ediyor.Düşsel yolculuğuna yalnızlığını paylaşacağı yazarları, Beckett'ı , Paz'ı  , Musili , Bernhard'ı konuk ediyor.Kendine yakın bulduğu roman kahramanlarıyla buluşuyor.Bütün bu yazarların ve kurmaca kişilerin izinde kendi yaşamına ait işaretler arıyor.

Yalnızlık Kime Benzer ,yalnızlığa çekilmiş kahramanının yaşadıkları yanında , benzerine az rastladığımız kurgusuyla da üstünde durmaya değer.




____ OKUYUCU YORUMU ____



Yaklaşık yarım saattir kelimelerimi toparlamaya çalışıyorum. Bir kitap hakkında söyleyecek çok şeyimin olması fakat yazacak tek kelime dahi bulamamam benim alışkın olduğum bir durum değil. Kitap benim için uzun bir yolculuk gibiydi. Kitabı geri dönüşler yapa yapa , üç günde bitirdim. Bu üç gün hakkında kitap dışında aklımda kalan bir yaşantım olmadı. Ya da bana öyle geldi , bilmiyorum. Kitaba başladıktan sonra Alice'in kendini Harikalar Diyarı'nda bulması gibi , ben de kendimi kitabın sokağında buluverdim. Uzun zamandır elime geçen ve etrafından aldığı  olumlu yorumların aksine , aslında basitliği ve  yetersizliğinden dolayı bir solukta okuyabildiğiniz belli başlı çok satanların aksine , Semih Gümüş ortaya bir kimlik koyuvermiş . Diğer okuyucuların kitap hakkında yaptığı yorumlar da aslında alıştığımızın ve belki de hak ettiğimizin üzerinde bir kitap olduğu fikrimi kendime kanıtlar nitelikte gibi. 

Kitaptan çok basit olarak bahsetmek gerekirse , sevdiği kadın tarafından terk edilen bir adamın terk edilişiyle ve yalnızlığıyla yüzleşmesi , yalnızlığını tüm katmanlarını geçerek yaşayıp , söylemek istediği her şeyi onu terk eden Lal ile konuşması. Bu konuşmalar sadece Lal ile değil , yalnızlığı işlemiş tüm yazarlarla ve yalnızlığın hakkını vermiş roman karakterleriyle de bir araya geliyor . Senaryolar sürekli değişiyor , siz de isimsiz anlatıcı ve yalnızlığıyla birlikte bir yolculuğa çıkıyorsunuz.

Beni en çok etkileyen kısımlardan biri de , anlatıcının yalnızlığa olan tutkusu. Yalnızlığı bir acı , bir ızdırap ve mahvoluş olarak gören milyonların aksine , kendi yalnızlığıyla barışmış ve ona tutkuyla bağlanmış bir adam profili. Yalnızlığı ve derin hayal gücünü aynı kapta eritmiş olan karakter , okuyucuyu bambaşka yerlere götürüyor. Ama bunu yaparken öyle elinden kolundan tutup götürüyor demek de doğru olmayacak. Ben daha çok anlatıcıyı gözetliyormuş gibi hissettim çünkü. O , yalnızlığını benle asla paylaşmayacak kadar kıymetli görmüş de , bende sinsi bir hırsız gibi hayatına sokulup onu izlemişim gibi ... 

Peki sonuç benim için ne oldu ? Sanırım her zamanki kitabın dünyasına girme çabalarım ilk defa beni ruhsal olarak bu kadar zor durumda bıraktı. Öyle ki bu tercih edilmiş yalnızlığı kıskandım sanırım. Kitabı okumaya başladıktan sonraki ikinci ve üçüncü günlerden istemeden de olsa kendimi izole etmeye çalıştığımı fark ettim . Kitap bittikten sonra da ruhumun bir parçası kendini çok zayıf , diğer parçası da garip bir rahatlama hissetti. 


Bu okuduğum ilk Semih Gümüş kitabıydı. Bu aralar yazmaya pek vakit bulamadığım için ilk fırsatta tüm edebiyat severlere tavsiyemi yazmalıyım diye düşündüm. Tabi bir de yazarak kitabın verdiği ruhani ağırlığı daha kolay atlatmaya da çalışıyorum diyebilirim. 


____NOTLAR____
  1. ,Bence okumayı , edebiyatı ve onun sanatsal yönünü seven her okuyucunun kitaplığında olması gereken bir kitap. ALINMALI :)
  2. Kitabın ruhani ekseninden çok olumsuz bir şekilde bahsetmiş gibi göründüysem affedin. Aslında HAYRAN OLDUM :)
  3. Kitapla ilgili bir bölüm paylaşmıyorum. Çünkü kitap hem çok yeni , hem de küçük bir parçanın kitabı anlatacağını düşünmüyorum. O yüzden daha fazlasını merak edenler lütfen satın alsın :)
  4. Semih Gümüş kimdir diyenler ve yazarın kitapla ilgili kendi düşüncelerini öğrenmek isteyenler için , Youtube 'da Medyascope.tv  konuk etmiş kendisini.  Videonun adresini ekliyorum :) 
    https://www.youtube.com/watch?v=JkEIXgCZ6XI



















    24 Mayıs 2017 Çarşamba

    KİTAP KULÜBÜ TATLILIĞI :)




    Bundan önceki gönderimde Kitap Kulübü siparişimden bahsetmiştim. Siparişimi teslim aldıktan sonra gönderiyi güncelleme fırsatı bulamadım. Artık fırsat bulduğuma göre güzel kitaplarımı paylaşabilirim.

    Teslimat : Siparişi vermeden önce kulübün sunduğu koşullara göre , siparişim ayın ilk gününe kadar teslim edilmiş olmalıydı. Benim siparişim ayın ikinci günü bana ulaştı. 1 Mayıs gününün resmi tatil olması sebebiyle durumu çok olağan karşıladım. Yine de siparişimi verdikten sonra kargoyla ilgili bir bilgilendirme mesajı ya da e-postası almayı tercih ederdim. Çünkü kulübe ay ortasındayken sonraki ay için üye oluyorsunuz . Örneğin ben  bugün üyeliğimi yenilersem yeni kitaplarım haziran ayında teslim edilecek . Arada iki hafta gibi bir süre oluşuyor doğal olarak. Özellikle yoğun bir hayatınız varsa kargonun geleceği günü unutup şehir dışına çıkma ya da evde bulunmama ihtimaliniz doğuyor. Kulübün sosyal medya hesaplarını takip ederek süreç hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz fakat bu da unutulabilir bir durum ne yazık ki. Üyeler siparişleri ile ilgili bireysel olarak bilgilendirilse daha faydalı olur diye düşünüyorum. ( Aylık , 3 -6-12 aylık üyelik seçeneklerinin olduğunu önceki yazımda belirtmiştim.)


    İçerik : Kitaplar dünyanın en ince düşünülmüş şekliyle teslim edildi diyebilirim. Kargo poşetini yırttıktan sonra karşıma çıkan manzara bu. Tek kelimeyle BA-YIL-DIM !! Kitaplar çok güzel bir keseye konulmuş , hediye de ayrı olarak yerleştirilmiş. Suluğun üzerinde kulübün amblemi bulunmasını çok sevdim. Teslim aldığımdan beri sürekli çantamda suluğum. Her gören çok beğendi. Özellikle çocuklar , aşık oldular. Suluğun kullanımı çok pratik , çok yer kaplamıyor ve kullanımı çok kolay. Tekrar teşekkür ediyorum bu güzel hediye için . 
       
     KİTAPLARIM : Keseyi açtıktan sonra diğer hediyeleri gördüm. İki kitap ayracı , bir magnet ve yapışkanlı kağıtlar. (Sticker kelimesini kullanmaktan hoşlanmıyorum.) Kitapların hepsini teker teker inceledim. İlk izlenim olarak onları da sevdiğimi söyleyebilirim.

    SÜREÇ ; Kulüp size hep birlikte okuma vadediyor. Sosyal medya hesabında her hafta seçilen kitap paylaşılıyor ve küçük hatırlatmalar yapılıyor.

    SONUÇ : Ben yeni ayın kitaplarını şimdiden merak ediyorum. Ama toplu üyelik alma cesaretini kendimde bulamadığımı eklemeliyim. Mayıs kitapları okuyucu zevklerime hitap ettiği için rahatça sipariş vermiştim. Ama hangi kitabın seçileceğini bilmeden üyelik yenileyecek cesareti kendimde bulamadım . Haziran kitaplarını gördükten sonra kararımı verip bilgilendireceğim sizleri .

    (Şuan sitede haziran ayı için seçilmiş üç kitap görünüyor. Kesinlik kazanmasını beklemekte fayda görüyorum. )
    Kitapla Kalın ....














    14 Mayıs 2017 Pazar

    Sunay Akın- Kız Kulesi'ndeki Kızılderili Kitap Yorumu

            

    ____KİTABIN KÜNYESİ____


    KİTABIN ADI : Kız Kulesi'ndeki Kızılderili
    KİTABIN YAZARI : Sunay AKIN
    YAYINEVİ : Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
    BASIM TARİHİ : Ağustos 2015 ( 28. BASIM)
    ISBN: 978-9944-88-756-4
    Sayfa Sayısı : 192
    Fiyatı : 12.60












    ____ ARKA KAPAK ____




    (...)
    Cervantes, Kızılderililerin kimlerle savaşmak zorunda kaldığını soykırımın yapılmakta olduğu yıllarda susmamakta kararlı olan Sançho'nun  ağzından açıkça yazar:
    "Babamız, Amerika'nın alçakların barınağı , fahişelerin sığınağı olduğunu söylemedi mi ?"
    Don Kişot sinirlenir:
    "Kes sesini dedim ! "
    Ve Cervantes , Sançho'yu konuşturmaya devam eder : 
            "Hint Adaları'na doğru yola çıkan herkes vicdanını rıhtımda bırakır."

    (...)




    ____OKUYUCU YORUMLARI____

    Kitabı tercih etmemdeki tek faktör Sunay Akın imzasıydı. Ne yalan söyleyeyim içerikle ilgili edindiğim tek fikir arka kapaktı. Kendime dışarıdan bakınca tavrımı biraz savruk ve basit bulduğumu ifade etmeliyim. Şükür ki kitap beni hayal kırıklığına uğratmadı. 

    Daha önce iyi ki bir ön bilgilendirme yapmışım kitapla ilgili. Çünkü okul koşuşturmacalarından elime kitap alacak , okusam da bir yayın oluşturacak fırsat bulamıyorum ne yazık ki . Tüm anımı güzel çocuklarımla birlikte geçiriyor , tüm enerjimi onlara yönlendiriyorum.  Kız Kulesi'ndeki Kızılderili , içerik olarak onlara hitap etmese de kapak olarak meleklerimin ilgilisini son derece çekti diyebilirimm :)
    *****
     ( Okuduğum her kitabı  sabah masamın üzerine bırakıyorum ve bir hafta kadar sürekli aynı kitabı götürüyorum. Kitapla ilgili sorular soruyor , yeni yeni geliştirdikleri kırık okuma becerileriyle okumaya çalışıyorlar. Bir iki satır sonra sıkılıp bırakıyorlar tabi ki  ama benim de sürekli okuduğumu , en azından okumaya gaet ettiğimi bilmek , okuma meselesinin mecburiyetten öte , çok zevkli bir uğraş olduğunu düşünme konusunda onlara destek oluyor . ) 
    *****
    Kitap kısalı uzunlu bölümlerden oluşuyor. Bir bölüme başladıktan sonra , o bölüm bitirilmeden okumaya ara verilmemeli , zira nerede kaldığınızı unutmanız muhtemel. İçerisinde daha önce aşinası olduğum bilgiler vardı . Fakat kaynak belirtme ve temelini oturtma açısından çok faydalı oldu benim için . Çünkü sosyal medya yüzünden bir sürü şehir efsanesine maruz kalıyoruz . Kitap , Kızılderililer konusunda efsane ve gerçeği ayırt etmemize yardımcı oluyor. Çok genç okuyucular eğer konuya özel bir ilgi duymuyorlarsa bu kitabı okumayı biraz erteleyebilirler. Daha önce de değinmeye çalıştığım gibi  bu kitap bir solukta okunacak bir kurgudan değil , hayatın asıl gerçeklerinden bahsediyor. Kitabı bitirince Sunay AKIN'a sormak istediğim bir sürü soru oluştu kafamda. Bunlardan biri de  , kitabın arka planında  ne kadar uğraşmış olduğuydu. Ortada çok titizlenilmiş bir iş olduğu bir okuyucu olarak gözümden kaçmadı.

    Okuduğum ilk Sunay Akın kitabıydı. Kendi adıma son olmayacağının garantisini verebilirim. 
    Alıntı olarak , daha önce duyduğum ve çok sevdiğim bir bölüm seçtim. Umarım seversiniz. :)


    ____ ALINTILAR ____

                                                                                                                               Syf 53


    KANGURU NE DEMEKTİR ? 


    İngiliz denizci Kaptan James Cook , 18. yy da Avustralya Kıtası'na adım attığında daha önce hiç görmediği bir hayvanla karşılaşır. Yanındaki yerliye hayvanın adını sorunca 'Kanguru' yanıtını alır.Böylelikle , arka ayakları üstünde sıçrayarak yol alan, yavrularını karnındaki kesesinde taşıyan ve kızdırılmadığı sürece son derece uysal olan hayvan o günden sonra 
    ' Kanguru ' adıyla anılır.
    1778'de Sandwich Adaları'nda bir yerli tarafından öldürülen James Cook'un, "Bu hayvanın adı ne ? " diye sorduğu yerli tarafından da sevildiği söylenemez. Çünkü Kanguru sözcüğünün Avustralya yerlileri dilindeki gerçek anlamı şudur : " Bilmiyorum!.. " 
    ...














    27 Nisan 2017 Perşembe

    EDMONDO DE AMICIS- ÇOCUK KALBİ // SUNAY AKIN - KIZ KULESİ'NDEKİ KIZILDERİLİ KİTAP NOTLARI

    KİTAP NOTLARI



    1. -Blog fikri hasıl olduğundan beri , önce kitabı okuyup daha sonra yorum yapma taraftarıydım. Fakat bu kitap aklımı başımdan aldı diyebilirim. Uzun zamandır bu kadar içten , bu kadar samimi , sıcacık bir kitap okumamıştım .
    2. Kitap okurken cümlelerin altını çizmeye kıyamayan ben , kalem elimde okuyorum. Ne kadar çizsem eksik kalıyor. 
    3. Yazar kitaba daha güzel bir isim bulamazmış herhalde. Daha önce okumamamış olmanın verdiği pişmanlığı kitabı her elime alışımda hissediyorum.
    4. Kendisi içerik olarak favorilerimden biri konumuna daha bitirilmeden yükselmiş bulunmakta.
    5. Fiyatı sadece 5 Tl. Fakat kağıt kalitesi berbat. Okulda pıtırcıklarım biraz su dökmüşler masaya, kitap kelimenin tam anlamıyla şişti. Kuruduktan sonra da doğal olarak kötü ve deforme bir görüntü kaldı.Evlat edinmek isteyenlere tavsiyem daha kaliteli bir alternatife yönelsinler . 

    Ben aslında yoluma Sunay Akın ile devam ediyordum , fakat Çocuk Kalbi ile yaşadığım bir nevi ilk görüşte aşk durumu sonrası mecburen kısa süreli bir veda yaşamış olduk kendisiyle. Aklımın bir köşesi kendisinde kaldı. Ama merak edenler için kitap notlarım var tabi ki :)

    1. Sunay Akın tam kendine yakışır bir araştırma yapmış kitabı yazmadan önce. Gerçekten içerisinde Kızılderili kelimesi geçen her kaynağı açıp okuduğunu düşünüyorum.
    2. Roman bekleyenler hiç eline almasın . Bence tür olarak makale ve deneme arasına sıkıştırılabilecek bir kitap. Hem akademik bilgiler , hem de güzel anı ve notlar mevcut kitabın içerisinde.
    3. Günlük okuma limitleriniz varsa ya da bir kitabı 2 haftada falan okuyorsanız bağlanma problemleri yaşayabilirsiniz çünkü kitapla bağınız koptukça bilgileri ve bölümleri kavrama ve akıcılıkta sıkıntılar yaşayailirsiniz.
    4. Bu kitap benim okuduğum ilk Sunay Akın kitabı. Bundan sonra tekrar okur muyum ? sorusunun cevabı ise kesinlikle evet :) 
    5. Kitap şuan farklı sitelerde indirimde görünüyor. 10 -12 tl aralığında satıldığını söyleyebilirim. 
    En kısa zamanda bu iki kitapla ile ilgili ayrıntılı içeriği paylaşacağım.

    Keyifli Okumalar .....

    Orhan Pamuk - Kırmızı Saçlı Kadın Kitap Yorumu



    ____KİTABIN KÜNYESİ____

    Kitabın Adı : Kırmızı Saçlı Kadın
    Kitabın Yazarı : Orhan Pamuk
    Yayınevi : YKY 
    Basım Tarihi : Ağustos 2016( 5. Baskı )
    ISBN: 978-975-08-3560-5
    Sayfa Sayısı : 195
    Fiyatı : 12 tl


    ____ARKA KAPAK____

    İlk aşk deneyimi bütün bir hayatı belirler mi ? Yoksa kaderimizi çizen yalnızca tarihin ve efsanelerin gücü müdür ?

    Orhan Pamuk, Kırmızı Saçlı Kadın'da bizi otuz yıl önce İstanbul yakınlarındaki bir kasabada liseli bir gencin yaşadığı sarsıcı bir aşk hikayesiyle , büyük bir insani suçun peşinden sürüklüyor.
    1980'lerin ortasında geleneksel usulle kuyu kazan Mahmut Usta ile çırağı 'küçük bey ' Cem zor bir arazide su ararlarken , kasabanın hemen dışındaki sarı çadırda esrarengiz bir tiyatrocu kadın her gece eski masal ve hikayeleri yeniden anlatmaktadır.

    Roman, bir yandan genç kahramanın  aşk, kıskançlık , sorumluluk ve özgürlük duygularıyla derinden tanışmasını hikaye ederken , diğer yandan medeniyetler üzerinden babalar ve oğullar ; ' otoriterlik' ve birey olma konularını tartışıyor.

    Kırmızı Saçlı Kadın'da okur , Batı'nın ve Doğu'nun iki temel efsanesi Sophokles'in Kral Oidipus'u (babayı öldürmek) ile Firdevsi'nin "Rüstem ve Sührab'ıyla (oğulu öldürmek) yeniden karşılaşacak ve kendine sıradan hayatlarımızın eski metinlerden ne kadar etkilendiği sorusunu soracak.



    ____OKUYUCU YORUMU____


    Kitap Cem'in çocukluğundan orta yaşın sonlarına kadar olan dönemini anlatıyor. Anlatıcımız kitabın son bölümüne gelene kadar Cem . Üçüncü ve son olan bölüme geldiğimizde ise anlatıcı değişiyor ve son taşlar da yerine oturuyor.  
    Ben bir okuyucu olarak kitabın ilk bölümlerinde Cem'i çok sevdim. Onun akıllı ve içten görüntüsü kalbimde bir şefkat hissi uyandırdı. Fakat kuyucu çıraklığının son günü olan ve bence kitabın eksenini değiştiren en önemli bölümü olan yerden sonra , Cem'e karşı beslediğim sempati ve şefkat yerini garip bir tiksintiye bıraktı. Hatta kitap bittikten ve Cem bir nevi hak ettiği adalete ulaştıktan sonra bile , hislerimde en ufak bir değişiklik olmadı.Bir kitabın okuyucunun böyle yoğun duygular beslemesini sağlaması bence başarısının bir kanıtıdır. 
    Fakat kitaptaki yoğun kadercilik olgusundan hiç hoşlanmadım. Cem'in kuyucu çırağı olmasından tutun da  kırmızı saçlı kadınla karşılaşmasına , kuyu ustasının başına gelenlerin garipliğinden aynı yere geri dönmesine ve ölümüne kadar olan kısma kadar gerçekleşen garip tesadüfler bir yerde kitaba bağlanmamı engelledi.
     Kitabı bitirdikten sonra düştüğüm bu ikilem kitapla ilgili kesin bir yargı oluşturmama engel oldu . Bir yandan da tüm keyfimi kaçırdı diyebilirim . Aslında kitabı yaklaşık üç hafta önce bitirdim . Fakat düştüğüm bu ikilemden dolayı ne yeni bir kitaba başlamak ne de okuyucu yorumumu yazmak geldi içimden . 
    Özel olarak şu kısmı çok beğendim ve alıntı yapayım da diyemiyorum. Çünkü aklımda kalan , aktarmak istediğim bölümlerden birini dahi yazsam kitabın sürprizini bozarım , merak edilecek bir şey bırakmam gibi geliyor. 
    Daha önce Benim Adım Kırmızı'yı okumuştum . Sayfa sayısı olarak çok daha fazla olmasına rağmen daha çabuk bitirmiştim ve başından sonuna çok keyif almıştım . İki kırmızı arasında istemsiz bir kıyasa gittiğimde ise gönül rahatlığıyla hiç kaçırmayın alın okuyun diyebileceğim bir kitap olmadı ne yazık ki . 😕 Eğer okuyan ve farklı izlenimler edinen  varsa lütfen yorum olarak belirtsin :) 
    Bundan sonraki kitap Sunay Akın'dan Kız Kulesi'ndeki Kızılderili . Okundu , bitirildi , ilk fırsatta  yazılacak . 

    KEYİFLİ OKUMALAR .....


    24 Nisan 2017 Pazartesi

    YENİ BİR KEŞİF - KİTAP KULÜBÜ


    Daha önce Facebook'ta tanıtımı yapıldığını görmüştüm bu oluşumun. Daha yeni bir girişim olduğu için sadece takip etmekle yetinmiştim. Bugün mayıs ayı için seçilen kitaplara baktım , içerisinde zaten almayı düşündüğüm kitaplar vardı. Çeşitli kitap satış sitelerinden kitapların fiyatlarını karşılaştırdım ve vaat ettikleri indirimi gerçekleştirdiklerini gördüm. Mayıs ayı kitaplarını almak için son gün 24 Nisan . Bu yüzden vakit geçirmeden deneme amaçlı bir aylık üyeliğimi gerçekleştirdim. (Tabii iyice araştırdıktan sonra. )

    Kitap Kulübü ile ilgili biraz bilgi vermek gerekirse , Kitap Kulübü, üyelerine kendi seçtikleri kitapları aylık bir ödeme karşılığında okuyuculara gönderen ve üyelerinin kitap okuma alışkanlığı geliştirip  haftada bir kitap okumasını hedefleyen bir oluşum. Kulüpte ,abone olabileceğiniz iki bölüm var . Edebiyat severler Edebiyat Kulübü , profesyonel gelişim için okumayı tercih edenler ise İş Kulübü seçeneğini seçebilirler. İsterseniz iki kulübe de üye olabilirsiniz. Ücret aylık 49.90 tl . Aylık dört kitap , üç ayda bir ise beş kitap seçiliyor ve size gönderiliyor.
    Ben tercihimi edebiyattan yana kullandım . Gelecek kitaplarım ise ;

    • Kahya ve Klara – Patrick deWitt
    • Hep Eve – Henrietta Rose-Innes
    • Tanrısız Gençlik – Ödön Von Horvath
    • Tesla Maskelerle Çevrili bir Hayat – Vladimir Pistalo
    • Yalnızlık Kime Benzer – Semih Gümüş

    Eğer tercihimi İş Kulübü'nden yana kullansaydım gelecek kitaplarım ise şöyle ;

    • Nezaket Avantajı – Peter Post
    • Karar Ver – Steve McClutchy
    • Mindfuck Koçluk – Dr. Petra Bock
    • Strateji Oyunları – Dr. Hakan Karabacak    



    Ayrıca Kitap Kulübü bu ay yeni üye olacaklara ve mevcut abonelere sevimli bir hediye gönderiyor. Hediyemiz katlanabilir bir su matarası. Görsele baktığımda gayet fonksiyonel göründüğünü söyleyebilirim. 
    Benim şahsi olarak merak ettiğim kısımlardan biri ise uzun süreli üyelik seçimlerinde bir indirim olup olmadığıydı. Sitede üyelik seçenekleri aylık , 3,6 ve 12 aylık paketler.12 aylık bir abonelik seçerseniz aylık ödemeniz gereken miktar aylık 44 liraya düşüyor. 6 Aylık üyelik ise aylık 47 tl civarı oluyor. Eğer bütçeniz yeterliyse bence 12 aylık paket gayet cazip , ayrıca kredi kartınızla taksit yaptırabilirsiniz :) Kargom geldiğinde paylaşacağım . İyi okumalar :)


    Güncelleme :  27.04.17 Bugün kargolar yola çıkmış . Verilen teminat kitapların ayın birinci gününden önce üyelerin elinde olacağına dair. Fakat kargo takibi yapabilmeniz için bir olanak tanınmıyor. Kargo geldiği zaman tekrar güncelleyeceğim :)

    29 Mart 2017 Çarşamba

    Nancy H. Kleinbaum - Ölü Ozanlar Derneği



    ___ KİTABIN KÜNYESİ ___

    Kitabın Adı : Ölü Ozanlar Derneği
    Kitabın Yazarı :  N. H. Kleinbaum
    Çevirmen : Gül Yılmaz
    Yayınevi : Nokta Kitap
    ISBN : 975-9254-72-7
    Basım Tarihi : Ocak 2006 (8. Baskı )
    Sayfa Sayısı : 160
    Fiyatı : 10 tl





    ____ ARKA KAPAK ____

    Yarını düşlüyoruz ve yarın gelmiyor;
    Gerçekten istemediğimiz zaferler düşlüyoruz.
    Yeni gün çoktan geldiği halde,
    Yeni bir gün düşlüyoruz,
    Yapılması gereken savaşlardan kaçıyoruz.

    Çağrıyı duyuyoruz ; ama hiç önemsemiyoruz;
    Gelecek henüz bir planken , o gelecek için ümitleniyoruz.
    Her gün kaçtığımız bilgeliği düşlüyoruz,
    Kurtuluş elimizdeyken , kurtarıcı için dua ediyoruz.

    Ve hala uyuyoruz.
    Ve hala uyuyoruz.
    Ve hala dua ediyoruz. 
    Ve hala korkuyoruz ...


    ___Yazara Dair___

    N.H Kleinbaum , Northwestern Üniversitesi Medill Gazetecilik okulundan mezun olmuştur.Bir gazete röportajcısıdır, aynı zamanda editörlük de yapmaktadır.Diğer yayımlanmış kitapları; GROWING PAINS ve D.A.R.L.Y
    Eşi ve üç çocuğuyla birlikte New York , Mt. Kisco 'da yaşamaktadır.


    ___ OKUYUCU YORUMU ___


    Yine sayfa sayısı az olmakla birlikte , sıcacık bir kitap okumuş olmamın mutluluğu ile yazıyorum.Bir öğretmenin , öğrencilerinin yaşamını nasıl etkileyebildiğini , bir insanın bir sürü hayatı nasıl değiştirebildiğini gösteren bir kitaptı. Filmi çekilen kitaplarda her zaman önce kitabı okuma taraftarıyım . Her ne kadar kitabın kapağında filmden bir alıntıyı içeren bir fotoğraf ve büyük harfle Robin WILLIAMS yazsa da , kitabı okumadan filmi izlememek için büyük bir direniş örneği gösterdim 😊 İyi ki böyle yapmışım çünkü kitap , bir anda dünyasının içine düşüvereceğiniz ve soluksuz ilerleyebileceğiniz tarzda yazılmış. Bir avuç gencin , İngilizce öğretmenlerinin izinden giderek yaşadıkları öyle içten , öyle samimi bir dille anlatılmış ki bu serüven sonsuza dek sürecek sanıyorsunuz. Ama Kleinbaum okuyucusunu mutlu bir sondan mahrum bırakmış . Her ne kadar sürekli mutlu sonlarla biten hikayeler beni tatmin etmese de , bu çocukların hikayesinde bu mutsuz sonu biraz eğreti buldum. Belki de bu durum yazarın yaşattığı küçük şoktan kaynaklanmış olabilir. Kısaca özetlemek gerekirse , okuyucu için genel hatta eğlenceli olarak devam eden kitap son bölümlerde yaşattığı şokla okuyucuyu bir anda sarsıyor. Tabi bu sarsıntının çok ani geldiğini söylersem yine haksızlık etmiş olacağım. Olaylar geliştikçe yavaş yavaş küçük sarsıntılar yaşayan kahramanlarımız , sonunda okuyucuyu beklenmedik ve üzücü bir durumla karşılayarak veda ediyorlar. Kendi adıma okuma fırsatı bulduğum için şanslı hissettiğim kitaplardan biri oldu Ölü Ozanlar Derneği . Ve hissettirdikleriyle çok uzun süre hatırlayacağım bir roman olarak kalacağından da eminim artık . Okuyacak olanlar kaçırmasın derim :) Şimdiden iyi okumalar :)


    ____ KİTAP ALINTILARI ____

    syf 81

    "Doğruları..." diye bağırdı Todd. "Doğrular, her zaman insanın ayaklarını açıkta bırakan bir battaniye gibidir."
    Birkaç oğlan kıkırdadı.Todd'un sıkıntılı yüzünde öfke dolu bir ifade belirdi. " Onların canı cehenneme! " diyerek onu yatıştırdı Keating. " Battaniyeden söz et ."
    Todd gözlerini açtı ve sınıfa baktı. " Yayarsın , çekiştirirsin ; ama hiçbir zaman tamamen örtemez."
    "Devam et é dedi Keating.
    "Tekmelersin, yerden yere vurursun ; ama yetmez ... "
    "Durma!"  diye bağırdı Keating.
    "Ağlayarak doğduğumuz andan itibaren" diye bağırdı Todd, uğraşıyordu; ama kelimeler ağzından güçlükle çıkıyordu, "öleceğimiz ana gelene kadar, ağlarken , bağırırken , çığlık atarken yalnızca başımızı örter."





    KİTAPLA KALIN ....

    23 Mart 2017 Perşembe

    Ziya Gökalp Anısına / İYİ Kİ DOĞDUN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİN BABASI






















                                                       HALKA DOĞRU.......





    Türkçülük akımının en büyük teorisyenlerinden biri olarak ünlenen ve sosyolog olarak tanınan Ziya Gökalp(1876-1924),halkbilimi çalışmaları açısından son derece önemli bir isimdir.Diyarbakır'da Askeri Rüştiye(1890) ve Askeri İdadi'den (1894) mezun olduktan sonra İstanbul'da Tıbbiye mektebinde yüksek öğrenime başlar.Padişaha karşı kurulan gizli İhtilal Komitesine üye olması nedeniyle önce tutuklanır , sonra da Diyarbakır'a gönderilir.Burada bir yandan siyaset , felsefe ve tarih konularına yönelir. İstibdat'a karşı çalışmalarını burada da sürdürür.Bölgedeki Hamidiye alaylarının komutanı İbrahim Paşa'nın yolsuzluklarına karşı halkla birlikte giriştikleri eylemler döneminde önemli sonuçlar yaratmıştır. Ziya Gökalp , bu olayları Şaki İbrahim Destanı'nda anlatır. II. Meşrutiyet'in ilanından sonra Diyarbakır ve bölge illerde etkin görevler alır,bölge gazetelerinde görüşlerini anlatan yazılar yazar.Üst görevlere geldiği İttihat ve Terakki Partisi'nin Selanik'teki merkezine gider.Burada Genç Kalemler,Yeni Felsefe,Rumeli dergi ve gazetelerinde Türkçülük ve dilde sadeleşme düşüncelerini yayar.Parti genel merkezi 1912 yılında İstanbul'a taşınınca Ziya Gökalp de İstanbul'a yerleşir.Türk Yurdu,Halka Doğru ve Yeni Mecmua dergilerinde yazar.İstanbul'un işgali üzerine tutuklanır ve 1919-1921 yılları arasında Malta'da sürgün hayatı yaşar.
    1921-1923 yılları arasında Diyarbakır'da Küçük Mecmua'yı yayımlar.1923 yılında Telif ve Tercüme Heyeti başkanlığına getirilir.Burada çeşitli dergi ve gazetelerde yazar ve önemli kitaplarını birbirinin ardınca yayımlar.

    Ziya Gökalp'e göre Türk haklı engin bir ruha ve büyük bir kültürel zenginliğe sahiptir.Bu zenginliğin değerini ne yazık ki Osmanlı aydını bilememiş,Arap ve Fars edebiyatlarının etkisinde kalarak kendi özgün ve milli edebiyatını yaratamamıştır.Bu nedenle de, Gökalp 'in terimiyle "tat" (yabancı) milletlere öykünerek "sart"laşmıştı yani özünden uzaklaşmıştı.Aydına düşen görev , halkın arasında işlenmemiş vaziyette duran bu cevheri almak ve milli edebiyatı yaratmak olmalıdır.Ziya Gökalp'in yeni Türk kültürünü inşa ederken tıpkı 18. yy Alman aydınları gibi halka, en eskiye ve bozulmamış olduğuna inandığı tarihsel dönemlere başvurması , şaşırtıcı bir benzerlik olan esin kaynakları açısından yorumlanmaya muhtaçtır.
    Gökalp, Ankara'da olduğu dönem içerisinde , Ağustos'ta İkinci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne Atatürk tarafından Diyarbakır mebusu olarak seçildi. 1924'te kısa süren hastalık döneminin sonrasında dinlenmek için gittiği İstanbul'da 25 Ekim 1924 günü  hayatını kaybetti. Divanyolu'ndaki II. Mahmud Türbesi haziresine defnedildi.






    Uydurma söz yapmayız,
    Yapma yola sapmayız,
    Türkçeleşmiş,Türkçedir;
    Eski köke tapmayız

    Türklüğün vicdanı bir;
    Dini bir, vatanı bir;
    Fakat hepsi ayrılır
    Olmazsa lisanı bir.

    *****

    22 Mart 2017 Çarşamba

    PAULO COELHO - BRİDA Kitap Yorumu


    ____ KİTABIN KÜNYESİ ____

    Kitabın Adı : Brida
    Kitabın Yazarı: Paulo Coelho
    Çevirmen : Seçkin Selvi
    Yayınevi: Can Yayınları
    Basım Tarihi : Nisan 2010 (1. Baskı )
    ISBN : 978-975-07-1155-8
    Sayfa Sayısı : 214
    Fiyatı : 15.50 tl



    ____ ARKA KAPAK ____

    "Ruh-eşimi nasıl tanıyacağım ?"
    Wicca, Brida'ya "Riske girerek." dedi."Başarısızlık, hayal kırıklığı risklerini göze alacaksın,ama aşk arayışından hiç vazgeçmeyeceksin. Arayışına devam ettiğin sürece sonunda zafere ulaşacaksın."
    Brida, güzel bir İrlandalı kızın ve onun bilgiye erişme çabasının öyküsü. Brida, ona korkularının üstesinden gelmeyi öğreten bilge bir erkekle ve dünyanın gizli müziğine ayak uydurarak dans etmeyi öğreten bir kadınla karşılaşır.O iki kişi Brida'da Tanrı vergisi bir yetenek olduğunu görür; ama yeteneğini kendisinin bulabilmesi için genç kızı kendi içine doğru bir keşif yolculuğuna yönlendirirler.
    Brida kendi yazgısını ararken , kişisel ilişkileri ile kendini dönüştürme isteği arasında bir denge kurmaya çalışır.Usta romancıdan çarpıcı bir aşk , tutku , gizem ve esriklik öyküsü.


    ____ OKUYUCU YORUMU ____

    Brida , Fantastik edebiyat sevenler için güzel bir malzeme oluşturuyor. Yazar , kitabın başında Brida'nın kim olduğunu ortaya koyuyor ve içine gireceğimiz dünyanın Brida'nın geçmişi olacağının sinyallerini veriyor. Sadece iki sayfalık olan bu bölüm "Prolog" başlığıyla verilmiş. Birkaç sayfa sonra ise Brida'nın asıl hikayesi başlıyor. Brida , büyü, büyücülük gibi mistik konulara ilgi duyan genç bir kız. İlgisini geliştirebilmek için astroloji , tarot vb gibi kurslara gitmiş , içine girdiği bu çevreyle birlikte , sadece kulaktan kulağa yayılarak bilinen ve bu konularla ilgili özel kitaplar bulan bir kitapçıyla tanışmış. Kitapta Brida'nın aslında iki önemli dönüm noktası olduğunu görüyoruz. Bunlardan biri ormanda yaşayan büyücünün izini bulup karanlık geceyi öğrenmesi , ikincisi ise kitapçı aracılığıyla sonradan hocası olacak olan Wicca ile tanışması. Kitapta anlatılana göre , büyücülük için seçebileceğiniz iki yol var; bunlar Güneş töresi ve Ay töresi. 
    Brida ilk olarak büyücü aracılığıyla Güneş töresi ile tanışıyor fakat tercihini Wicca 'dan yana kullanıyor. Büyücünün Brida ile çok fazla ilgileniyor oluşunun ise Brida açısından tahmin edilemeyen bir nedeni var. 
    Kitap çok güzel bir noktada bitirilmiş. Ama benim fikrimce yazar Brida ile olan bağlarını çok erken kopartmış. Aksine Brida'nın hikayesi gerek konu seçimi , gerekse işleniş tarzı bakımından çok başarılı bir seri olabilirdi. Üstelik kitabın bitirildiği nokta da bana göre devam edilmeye çok müsait. 
    Ben çok keyif olarak okudum . Biraz zorlasam bir günde bitirebilirdim ama bu seferlik iki güne yaymayı tercih ettim. Fakat ,kitabı bitirmiş olsam da Brida'nın daha sonraki yaşantısının kafamda soru işaretleri bırakmasına engel olamadım. Devamını getirilmesi istenmeyen kitapların sonlarının böyle olmasını bu yüzden sevmiyorum sanırım. Sonuç olarak ,güzel ama bana göre yetersiz bir finalle vedalaştım Brida'yla . Kafama takılan diğer bir noktaysa Brida'nın sahip olduğu yetenek kısmı. Bu yetenek çeşidi , kitapta Kutsal Yetenek olarak tanımlanmış. Ama bu Kutsal Yeteneğin tam olarak ne olduğu ve nasıl işlediği , ne işe yaradığıyla ilgili olarak hiç bir bilgi verilmemiş.Bu da çok iyi örülmüş olduğunu düşündüğüm bir hikayede , gözle görülür bir delik açmış. 
    Genel olarak ise fantastik edebiyata olan tutkum ve Brida'nın çok iyi örülmüş hikayesini de işin içine katınca çok beğendiğim bir kitap olduğunu söyleyebilirim. Okumayı düşünenlere keyifli okumalar 😇

    (GÖZÜMDEN KAÇAN BİR ŞEY OLDUYSA LÜTFEN YORUM OLARAK BELİRTİN 😊😊)

    ____ KİTAP ALINTILARI ____

    Sayfa 160

    Büyücü "Gerisini ben getiririm." dedi.
    Sonra kuzeye döndü,artık sadece efsanelerde ve mitlerde yaşayan kuşların sesleri canlandırılınca,dairenin her yanı ışıkla doldu;bu,dairenin dışında hiçbir yeri aydınlatmayan,ama yine de ışık olan gizemli bir ışıktı.Büyücü ruh-eşine baktı;genç kadın ölümsüz bedeniyle her zamanki gibi harikuladeydi,göbeğinden ve başından yükselen altın rengi bir aura ve ışık demetleriyle karşısında duruyordu.Büyücü , şarabı fazla kaçırdıkları için biraz bulanık olsa bile , onun da aynı şeyleri ve sol omzunun üzerindeki ışık noktasını gördüğünü biliyordu.
    Brida , ışık noktasını görünce usulca , " Ruh-eşim," dedi.

    Sayfa 14 (PROLOG)

    İşte bu , birlikte alacağımız bir risk Brida. Yazarı bilinmeyen Töre metinlerinden birine göre , her insan yaşamda iki yoldan birini seçebilir; inşa etmek ya da toprağı ekmek.İnşa etmeyi seçenlerin işi yıllarca sürebilir, ama günün birinde yaptıkları inşaat biter.O zaman kendilerini kendi ördükleri duvarların içine hapsettiklerini görürler.İnşaat durunca, yaşam anlamını yitirir.
    Diğerleri ise toprağı ekerler.Fırtınalara , mevsimlerin getirdiği bütün çetin koşullara göğüs gererler ve hemen hemen hiç dinlenmezler. Ama yapının tersine, bahçenin gelişip büyümesi hiç bitmez.Bahçe, bahçıvanın sürekli ilgisini , dikkatini , bakımını gerektirirken bir yandan da yaşamını büyük bir serüvene dönüştürür.
    Bahçıvanlar her zaman birbirlerini tanırlar; çünkü her bitkinin tarihçesinde bütün Dünya'nın gelişiminin yattığını bilirler.


    KİTAP İLE HEMDEM OLMANIZ DİLEĞİ İLE ...